Mide kanseri sıklığı doğu illerine gidildikçe artıyor!
Mideyle ilgili şikâyetleri ihmal etmemek gerekiyor. Bu şikâyetler, mide kanserinin belirtisi olabiliyor. Ülkemizde mide kanserinin görülme sıklığı doğuya doğru gidildikçe artıyor
Mideniz ağrıyor, hazımsızlık, şişkinlik, bulantı ve kusma gibi şikâyetleriniz oluyorsa; durumunuzu ihmal etmemenizde yarar var. Mide kanseri birçok hastalıkla aynı belirtileri verse de, sinsi bir hastalık olduğunu unutmamak ve erken teşhisin yaşam kurtarıcı olduğunu hatırlamak gerekiyor. Mide hastalıklarının, tüm dünyada en yaygın hastalıklar grubuna girdiği belirtiliyor. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Sinan Yol, “Midenin çalışmasındaki herhangi bir düzensizlik mide hastalıklarına neden olur. Mide hastalıklarının gastritten ülsere mide kanamasından kanser çeşitlerine kadar farklı türleri bulunmaktadır” diye konuşuyor.
Temel şikayetler
Her insan yaşamı boyunca midesinde mutlaka yanma hissediyor. Mide rahatsızlığı olanların en sık dile getirdiği şikâyetin ‘dispepsi’ adı verilen hazımsızlık olduğu belirtiliyor. “Ne yesem şişiyorum”, “Midem ağrıyor”, “Yanmam var”, “Yediklerim ağzıma geliyor”, “Gaz ve şişkinlik hissediyorum”, “Geğirmem var” gibi şikâyetler, çok sayıda insanda rahatsızlık yaratıyor. Bu rahatsızlıklara nelerin neden olduğu ve sorunların nasıl meydana geldiği tam olarak bilinmiyor. Gıdalar, çevresel ve hormonal faktörler, stres veya bilmediğimiz besinlerde olan alerjenler; dispeptik adı verilen yakınmaları oluşturuyor. Gastrit, gastroözefageal reflü ve duodenal ülserler en yaygın hastalıklar arasında bulunuyor.
Yılda 25 bin kişiyi yakalıyor
Bütün organlar hücrelerden oluşuyor ve bu hücreler organın yenilenme ihtiyacı duyulduğu ölçüde bölünüyor. Bunların kontrolsüz ve aşırı bölünmesi bir anormal hücreler topluluğu oluşturuyor ve bu durum kanser olarak adlandırılıyor. Toplumda midede gelişen kanserlere sık rastlandığını dile getiren Doç. Dr. Yol, Türkiye’de sindirim sisteminde en sık görülen kanserlerin mide ve kalınbağırsak kanserleri olduğu belirtiyor. Yılda 20-25 bin kişinin mide kanserine yakalandığı düşünülüyor. Dünyada bu hastalığın en çok görüldüğü yerlerin başında Japonya, Uzakdoğu ve Kuzey Avrupa ülkeleri geliyor. Doç. Dr. Yol, Türkiye’de hastalığın görülme sıklığının doğu illerine doğru gidildikçe arttığını dile getiriyor.
Genetik faktör riski artırır
Mide kanseri erkeklerde daha sık görülüyor. En sık görüldüğü yaş grubunun 60-70 yaş arası olduğu belirtiliyor. Ancak bu hastalıkla çok genç yaşlarda da karşılaşılabiliyor. Ailesinde mide kanseri görülen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski artıyor. Riskin bu kişilerde 5 kat daha yüksek olduğu belirtiliyor. Yakın akrabalarında mide kanseri olan bir kişinin beslenmesinde tütsülenmiş ve kızarmış ürünlerin fazla yer almaması gerekiyor. Bu kişiler genetik açıdan riskli olsalar bile yaşam tarzı değişiklikleri ve iyi bir beslenme düzeni, kanserin ortaya çıkışını önleyebiliyor. Endoskopiyle yapılan taramayla, midede kansere doğru bir gidiş olup olmadığı tespit ediliyor. Doç. Dr. Yol, “Erken teşhis edilen kanserlerde yaşam şansı çok yüksektir” diyor.
En kesin tanı yöntemi endoskopi
Mide kanserinde en kesin tanı yönteminin endoskopi olduğu belirtiliyor. Bu uygulamada ucunda kamera olan ince bir hortum mideye giriyor ve midenin içini gözlemliyor. Kesin tanı için biyopsi şart görülüyor. Kanserli yapı, ilaçlı (baryumlu) mide filmleriyle de görülmekle birlikte, bu tetkikin yapılması kesin tanı için yeterli bulunmuyor. Tüm kanserlerde olduğu gibi mide kanserinde de tedavi şansı tümörün evresiyle doğrudan ilişkili oluyor. Mide kanseri erken evrede teşhis edilirse, yüzde 90-95’lik tedavi oranına sahip oluyor. Kanser ne kadar erken yakalanırsa tedavi oranı da o derece yüksek oluyor. Doç. Dr. Sinan Yol, 2011 yılında olmamıza rağmen, hastaların önemli bir bölümünün hâlâ doktora çok geç başvurduğunu ve bu nedenle bu kişilerin tedavilerinin mümkün olmadığını söylüyor.
Mide kanserinin başlıca belirtileri
- Mide bölgesinde ağrı
- Hazımsızlık (Yemekten sonra rahatsızlık hissi ve mide şişliği.)
- İştahsızlık ve kilo kaybı (Özellikle şiddetli ve kısa sürede ortaya çıkan kilo kaybı.)
- Bulantı, kusma, çabuk yorulma ve kansızlık
- Mideden kanama olması
- Karın bölgesinde ele gelen şişlik
- Yemeklerden sonra hazımsızlık hissiyle beraber kısa sürede aşırı kilo kaybı; mide kanserinin en karakteristik belirtileridir.
Doğru bilinen yanlışlar
- Kansere bıçak vurulmaz. Yanlış
- Tatlı yersem kanserim büyür. Yanlış
- “Büyüklerim 30 yıl sigara içti, onlara bir şey olmadı” demek. Yanlış
- Işın tedavisi zararlıdır. Yanlış
Mide kanserinin nedenleri
- Beslenme alışkanlıkları. (Tuzlanmış ve tütsülenmiş besinlerin aşırı miktarda tüketilmesi, yanmış ya da yeterince pişmemiş kırmızı et tüketimi, sebzelerin ve meyvelerin az tüketilmesi.)
- Helikobakter pilori adı verilen bakteri.
- Sigara kullanımı ve alkol tüketimi.
- Ailede mide kanseri görülmesi.
Korunmak için bunları yapın
Doç. Dr. Sinan Yol, “Belirtilerin hiçbiri mide kanseri için karakteristik değildir. Bu şikâyetler diğer sindirim sistemi kanserlerinde de görülebilir” diyor ve hastalığın sinsi yönünü bu duruma bağlıyor. Kanser olmayan sindirim sistemi hastalıkları da benzer şikâyetler yaratabildiği için, mideleriyle ilgili şikâyetleri olan kişilerin, ayırıcı tanı amacıyla bir uzmana başvurmaları öneriliyor. Mide kanserinden korunmak için yapılması gerekenleri ise şöyle sıralanıyor:
- Sigara ve alkolü bırakın.
- Sıcak ve soğuk içeceklerle içinde katkı maddesi olan yapay yiyecekleri tüketmeyin.
- Hayvansal yağ kullanımını azaltın.
- Mevsimsel taze sebze ve meyve tüketin.
- Düzenli egzersiz yapın.
- Şehir yaşamının neden olduğu yorgunluk ve stresten uzak kalın ve dinlenmeye zaman ayırın.
Zamanında doktora gitmekten korkmayın!
Mide kanserlerinde hastaların çoğu belirtileri ciddiye almayıp, ihmal ettiği için doktora gittiklerinde iş işten geçmiş oluyor. Bazıları ise “Ya kötü bir şey çıkarsa” korkusuyla doktora gitmeyince, kötü sonu kendi elleriyle hazırlıyor. Oysa erken teşhis ve doğru tedaviyle yüz güldüren sonuçlar elde etmek mümkün.
Midenin değişik bölümlerinden kaynaklanan kanserlerin davranışları da farklı oluyor. Bu durum hem kanserin köken aldığı hücre tipine hem de hastalığın dokusundaki histolojik değişikliklere göre farklılık gösteriyor. Her hastanın ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirten Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Sinan Yol, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kimi hastalar bize müracaat ettiklerinde onlara yardımcı olma konusunda geç kalmış oluyoruz. Birçok kişi hastalık belirtilerini ihmal ettiğini ifade ediyor. Bazı hastalardan, ‘Kötü bir şey olmasından korktuğum için doktora gitmedim’ cümlesini duyuyoruz. İhmalci olmamak gerekiyor.”
3 önemli silah
Mide kanserinde tedavi, kanserin evresine yani yaygınlığına bağlı olarak planlanıyor. Buradaki temel hedefin hastayı hastalıksız olarak en uzun süre yaşatmak olduğu ve eldeki tedavi silahlarının cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi olarak 3’e ayrıldığı belirtiliyor. Doç. Dr Yol, “Bunlar arasında hastaya en uzun süre yaşam şansı vereni cerrahidir” diyor ve bu uygulamanın ehil ellerde gerçekleştirilmesinin önemine dikkat cekiyor. Yol’a göre; lenf nodu dışında dokulara yayılmış bir kanserde cerrahinin yaşam süresini uzatma etkisi bulunmuyor. Ancak kanser kanıyor ve kanamanın durdurulması yiyeceklerin geçişini engelliyorsa; tıkanıklığın açılmasının veya midenin delinmesinin tamiri için cerrahi uygulanıyor.
Cerrahi en etkili silah
Kanserin erken evrede olması durumunda, cerrahiyle yapılan işlem endoskopi yardımıyla bile gerçekleştirilebiliyor. Bunun için kanserin lenf nodlarına sıçramamış ve mide duvarında küçük olma şartı bulunuyor. Kanser uzak bölgelere sıçramışsa yapılması gerekenin kemoterapi olduğu belirtiliyor ve bazen radyoterapiye de ihtiyaç duyulabiliyor. Bazı hastalarda cerrahi tedavi sonrasında kemoterapi ve radyoterapi uygulanması gerekebiliyor. Doç. Dr. Yol, “Bütün bu silahlar, hastanın uzmanlarca değerlendirilmesi sonrası belirlenecek tedavi planına göre uygulanır. Cerrahi, mide kanserinin en etkili tedavi silahıdır” diyor.
Ameliyat sonrasında beslenme şekline dikkat etmek şart!
Mide tedavi, kanserin evresine yani yaygınlığına bağlı olarak planlanıyor. Buradaki temel hedefin hastayı hastalıksız olarak en uzun süre yaşatmak olduğu ve eldeki tedavi silahlarının cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi olduğu belirtiliyor. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi ve Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Sinan Yol, “Bunlar arasında hastaya en uzun süre yaşam şansı vereni cerrahidir. Her ne kadar cerrahi en etkili tedavi yöntemi de olsa kimi hastalarımıza patoloji sonuçlarına göre kemoterapi ve radyoterapi de gerekebilir” diyor.
Ameliyat uzayabiliyor Öncelikle hastanın tanısının doğru konulması ve kanserin ameliyat öncesi yayılımının tespiti gerekiyor. Tanı konulması için endoskopi ve biyopsi yapılmasının şart olduğu belirtiliyor. Tedavi planının kanserin yaygınlığı araştırılmadan oluşturulması çok yanlış bulunuyor. Eğer kanser cerrahiye uygunsa hastanın yapılacak ameliyatı kaldırıp kaldıramayacağının da araştırılması gerekiyor. Bu hastaların çoğu orta yaş üstünde olduğu için beraberinde kalp, akciğer hastalıkları gibi sağlık sorunları olabiliyor ve bunun yapılacak bir ameliyatın sonucunu olumsuz etkileyebileceği belirtiliyor.
Doç. Dr. Yol, “Ameliyat esnasında geride kanserli dokunun bırakılmaması da çok önemli bulunuyor. Bu nedenle kanserin sıçrama olasılığı olan tüm lenf nodlarının çıkarılması gerekiyor. Aksi halde geride gözle görülmeyecek oranda da olsa kanserli doku bırakılma ve kanserin nüks etme riski bulunuyor” diye konuşuyor. Ameliyatların süresinin yapılan işleme göre değiştiği belirtiliyor. Soruna göre bazen midenin tamamı bazen de bir bölümü çıkarılıyor. Ameliyat süresi genel olarak 3-6 saat arasında değişiyor. Bazen mideyle beraber pankreas, kalın bağırsak ve karaciğer de alınıyor. Bu durumda ameliyat 8-10 saate uzayabiliyor. Hastaların yaralarının iyileşmesi ise 5-10 gün alıyor. Bunun sorunsuz bir iyileşme süreci olduğu belirtiliyor.
Ameliyat sonrası beslenmenin düzenlenmesi hasta açısından çok önemli görülüyor. Çünkü ameliyat olan hastalar çoğunlukla kilo kaybetmiş oluyor veya kaybetmeye devam ediyor. Ayrıca midenin alınmış olması da beslenmeyi olumsuz etkileyen faktörler arasında bulunuyor. Tüm bunların yanında hastaya kemoterapi ve radyoterapi uygulanması, durumu daha da sıkıntılı hale getiriyor. Doç. Dr. Yol, şu önerilere mutlaka uyulması gerektiğini söylüyor:
Sigaradan uzak durun
- Ağır ve yağlı yemeklerden uzak durun.
- Kesinlikle sigara içmeyin
- Az ve sık aralıklarla beslenin.
- Öğün sayısını 5-7’ye çıkarın.
- Şekerli gıdalara dikkat edin.
- Yemekten sonra baş dönmesi, çarpıntı ve terleme gibi şikâyetleriniz oluyorsa; doktorunuzu bilgilendirin ve önerilerini mutlaka uygulayın.
- Kemoterapi ve radyoterapi için, proteinden zengin gıdalar ilave edilmiş yemekler tüketin.
Erken evrede kurtuluş şansı çok yüksek
Tüm kanserlerde olduğu gibi mide kanserinde de tedavi şansı tümörün evresiyle doğrudan ilişkili oluyor. Mide kanseri erken evrede teşhis edilirse, yüzde 90-95’lik tedavi oranına sahip oluyor. Kanser ne kadar erken yakalanırsa tedavi oranı da o derece yükseliyor. Doç. Dr. Sinan Yol, 2011 yılında olmamıza rağmen, hâlâ hastaların önemli bir bölümününün doktora çok geç başvurduğunu ve bu nedenle bu kişilerin tedavilerinin mümkün olmadığını dile getiriyor. Genetik faktörler riski 5 kat artırıyor Ailesinde mide kanseri görülen kişilerin, bu hastalığa yakalanma riski artıyor ve riskin 5 kat daha yüksek olduğu belirtiliyor. Yakın akrabalarında mide kanseri olan kişinin beslenmesinde tütsülenmiş ve kızarmış ürünlerin çok fazla yer almaması gerekiyor. Bazı insanlar genetik açıdan riskli olsalar bile yaşam tarzı değişiklikleri ve iyi bir beslenme düzeni kanserin ortaya çıkışını önleyebiliyor. Endoskopiyle yapılan taramada ise midede kansere doğru bir gidiş olup olmadığı tespit ediliyor. Erken teşhis edilen kanserlerde, yaşam şansı oldukça yüksek oluyor.